1543 yılında Fatih’in İstanbul'u fethetmesiyle camiye dönüştürülen Ayasofya, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan, İstanbul’un en değerli tarihi simgelerinden biridir.
Yaklaşık bin beş yüz yıllık tarihi ile dünyanın en eski katedrali olma ünvanına sahip Ayasofya, bir yanında Topkapı Sarayı bir yanında Sultanahmet Cami ile tarihi yarımadanın kalbinde, dünyanın dört bir yanından onu görmeye gelenlere kucak açıyor. Yakın zamanda müze statüsünden çıkarılıp yeniden emarete açılan Ayasofya, müslüman ve gayrimüslim herkesin ziyaretine ücretsiz olarak açılmış durumda
İstanbul’un, Doğu Roma İmparatorluğuna başkent olduğu dönemde İmparator Konstantin tarafından 337- 361 yılları arasında ilk defa yaptırıldığında, Büyük Kilise olarak isimlendirilir. Bugünkü yapının III. Ayasofya olarak da bilinmesinin sebebi, aynı yere üç defa inşa edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. İlk yapı, İmparator Arkadios döneminde 404 yılında çıkan halk ayaklanmasında yanarak tahrip olur. 408-450 yıllarında tahtın sahibi olan İmparator II. Theodosius tarafından ikinci defa yaptırılır. Bu II. Ayasofya’dır ve Nika Ayaklanması sırasında istilacılar tarafından yakılıp, yıkılır.
Ayasofya Katedrali, 532-537 yılları arasında üçüncü kez yeniden yapılır. İmparator I. Justinianus, Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti Konstantinopolis’in ve bin yıl boyunca tüm dünyanın en büyük katedrali Ayasofya’yı eski kent merkezine daha önce iki defa yapılan ve yok olan aynı yere inşa ettirir. Kutsal Hikmet/ Kutsal Bilgelik anlamına gelen Hagia Sofia yani Ayasofya adını bu dönemde aldığı bilinmektedir. .
Ayasofya Kilisesi’nin bu üçüncü ve son inşası, beş yıl gibi imkansız denecek kadar kısa bir sürede, gözalıcı ihtişamı ve gösterişiyle, bir çok rivayete ve efsaneye konu olur. Ve bu tarihten sonra Ayasofya, tüm ihtişamıyla bin yıla yakın bir bir süre kralların taç giyip tahta çıktığı kutsal mekan, Bizans’ın son dönemlerinde eski değerini yitirir. Rivayet odur ki Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’yı terk edilmiş, perişan halde bulur ve derhal temizlenmesini emreder.
1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle Ayasofya, camiye dönüştürülür ve Fatih, ilk cuma namazını burada kılar. O günden bugüne cami olan Ayasofya’nın hikayesi, her dönem gündemde olmayı sürdürmüştür diyebiliriz.
Osmanlı sarayının, yanı başına inşa edilmesi Ayasofya’yı dünyanın merkezine yerleştirir. Tüm dünyanın gözü Topkapı Sarayı’ndadır ve sarayın, Ayasofya ile bağı her zaman çok kuvvetli olmuştur. Fatih’in, Ayasofya’ya karşı özel bir hassasiyeti olduğunu birçok tarih kitabından okuyabilirsiniz öyle ki, aslına zarar vermeyecek şekilde camiye dönüştürülmüş, birçok mozaik bu sayede günümüze kalabilmiştir. Fatih’ten sonra da torunları Ayasofya’ya karşı aynı hassasiyeti sürdürür. Sultan Süleyman, fethettiği şehirlerden Ayasofya’ya kandiller getirir. II. Selim, yıkılma tehlikesi altındaki Ayasofya’yı güçlendirmesi için Mimar Sinan’ı görevlendirir. Mimar Sinan’ın büyük zekasıyla yaptığı müdahale sayesinde Ayasofya bir daha sarsılmaz, yıkım tehlikesi yaşamaz ve bugünlere kadar gelir.
Dünyanın yedi harikasından biri değilse de harikalarından biri olduğu tartışma götürmez bir gerçeklik
olan bu büyüleyici güzelliğin etrafına eklenen medrese, kütüphane, imaret, sebillerle bir külliyeye
dönüştürülmüş vakti zamanının ilim yuvası olarak hizmet vermiştir. Daha sonra hanedan üyelerinin
türbeleri de Ayasofya’nın civarına inşa edilir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile başlatılan restorasyon sebebiyle Ayasofya Cami ibadete kapatılır. Yapılan restorasyon ile daha önce üzeri örtülen mozaikler gün yüzüne çıkarılır ve Ayasofya, Müslümanlık ve Hristiyanlığın bir arada bulunduğu, tüm dünyada eşi benzeri olmayan bir müze olarak, 1935 yılının şubat ayında açılır.
Mimarlık tarihinin ilk kubbeli bazilikası Ayasofya, fizikçi ve matematikçi Anthemios ile geometri ve
matematik ustası mimar İsidoros tarafından inşa edilmiş bir bilim, estetik ve mimari harikasıdır.
Bazilika plan ile merkezi planın bir arada kullanıldığı Ayasofya, mimaride bir mihenk taşıdır.
Dünyanın farklı yerlerinden getirilmiş çok özel mermerlerin kullanıldığı iç mimari, işçiliğin görkemi, altın ve gümüş kullanılarak yapılan mozaikler, evrenin merkezini temsil eden kubbesiyle Ayasofya, mimarisiyle dünyanın gözbebeği olmayı sürdürmektedir.
Ayasofya; İstanbul’un Fatih ilçesinde, Sultanahmet Meydanındadır.
Ayasofya müze statüsünden çıkarılıp cami olarak ibadete açıldığı için müze çalışma saati
uygulamasına tabi değildir. Haftanın yedi günü ve 24 saat ziyarete ve ibadete açıktır.
Ayasofya, tüm diğer camiler gibi halka, yerli ve yabancı turistlere ücretsiz olarak açılmış durumdadır.